Sait Faik Abasıyanık Hayatı

sait faik abasıyanık hayatı

Ünlü Türk yazarı Sait Faik Abasıyanık hayatı, eserleri ve edebi mirası hakkında detaylı bilgiler. Sait Faik Abasıyanık’ın unutulmaz hikayeleri ve şiirleriyle edebiyat dünyasına kazandırdıkları burada. Ayrıca, Sait Faik Abasıyanık Müzesi ve koyu gibi önemli mekanları da keşfedin. Sait Faik Abasıyanık’ın seçme hikayeleri ve sözlerini okumak için doğru adrestesiniz.

Sait Faik Abasıyanık Hayatı

Sait Faik, 18 Kasım 1906 yılında dedesi Seyyid Ağa’nın Adapazarı, Semerciler mahallesindeki evinde dünyaya geldi. Babası Abasızoğulları’ndan Mehmet Faik Efendi, ceviz kütüğü ve tereste ticareti ile uğraşıyordu. Dedesi Seyyid Ağa, aydın kişilerin uğrağı olan bir kahve işletiyordu.

Kurtuluş Savaşı yıllarında Adapazarı belediye başkanlığı yapmış, bu hizmetlerinden dolayı İstiklal Madalyası sahibiydi. Annesi şehrin tanınmış ailesinden Hacı Rıza Efendi’nin kızı Makbule Hanımdı.

Sait Faik’e doğduğunda Mehmet Sait ismi verilmişti. Sonraki yıllarda Mehmet’i atıp babasının ismi Faik’i isminin sonuna ekledi ve SAİT FAİK oldu. Ailenin soyadı Abasızoğulları idi. Soyadı Yasası çıktıktan sonra Sait Faik’in isteği ile Abasıyanık olarak yazılmıştır.

Çocukluğu Adapazarı’nda geçti. 1910 yılında babasının tayini Tahrirat katibi olarak Karamürsel’e çıkınca aile oraya taşındı. Eylül ayının sonlarında Sait mahalle mescidine başladı. Üç yıl burada yaşadılar.

Sait, Rıza dedesini ve Seyyid dedesini, Adapazarı’nı çok özlüyordu. 1913 yılında Adapazarı’na geri döndüler ve Sait ilk öğrenimini özel Rehberi Terakki okulunda sürdürdü. Okulda yabancı dil öğretildiği için, “Gavur Mektebi” olarak anılıyordu.

O yıllarda geçimsizlik nedeniyle annesi evi terk ettiği için, küçük Sait babasıyla üç yıl yaşadı. Daha sonra annesi tekrar eve dönünce aile toplandı. Rehber-i Terakki’yi bitirince Adapazarı İdadisi’ne kaydettirildi. 1920 yılında Yunan işgali nedeniyle eğitime ara verilmişti.

Bu yıllarda aileler, akrabalarıyla birlikte Düzce’de, Bolu’da, Hendek’te yaşam savaşı verdiler. Adapazarı düşman işgalinden kurtulunca aileler geri döndüler. Sait idadi eğitimine devam etti.

Sait Faik’in hikayeleri çok ilginçtir. Ben 200’e yakın hikayenin içinde debelenirken, birden karşıma, Sait Faik’in daha önce sözünü ettiği bir olayın hikayesi çıkıveriyor. Ciddi bir belleğe sahip olmak gerekiyor.

Yazdıklarını aklında tutacaksın, yeni karşılaştığın hikayelerde de onlarla ilgili ipucu yakalayacaksın. Benim için tadına doyulmaz bir serüven gibi! Aşağıdaki hikaye de böyle yakalandı. Sait Faik, babasının Karamürsel’e tayininin çıktığını, toplanıp gittiklerini anlatıyor: Sait Faik Abasıyanık Hayatı

BİR İLKBAHAR HİKAYESİ (MAHALLE KAHVESİ-HAVADA BULUT)

“İlkbahar bir bayram, bir uyanış, bir mucize, bir olmayacak gibi duran bir şeyin oluşu; ilkbahar şu, ilkbahar bu…

Bir yaz sonunda gelmiştik. Kötü, insan boyu kar bir kış geçirmiştik. Sonra bir gün bahar geliverdi. Karlar eridi. Karları eriten güneş değildi, yağmurdu. Bu Anadolu şehrinin ilkbaharı kırk ikindi yağmurlarıyla başlar. Bütün kış hastalıktan başım kalkmamıştı.

Sokağa çıksam başım dönerdi. Bu garip, yağmurlu, kara bulutlu, dörtte üçü kapanık havanın içinde, öyle insanı avucuna alıp sıkan bir de ilkbahar, toprak, insan, çayır, ağıl kokusu vardı ki, içimden hep bağırmak, ağlamak, sonra kaskatı katılıp kalmak geçirdi.

Başka hiçbir şeyle ilgim olmadığı için, bir sabah evimin önünde bir yaylı araba durunca şaşırmadım. Annem bana; – Haydi giyin! dedi. Arabaya atladık. İki parça eşyamız arkaya bağlanmıştı. Babam, başka bir yere tayin edilmişti. Yola çıktık.

Bir ormanın içinden geçerken, bulutların arkasından bir güneş, ormanın yeni yeşermeye başlayan ağaçlarında bir göründü, kayboldu. İçimden bir daha göremeyeceğim aydınlık geçti.

(Hikayede evlerinin bahçesinden kendisine ayna tutan bir kızı, aynanın ışıltısını hatırlıyor) Hüngür hüngür ağlamaya başladım.”

1924 yılında Abasıyanık ailesi oğullarının daha iyi bir eğitim alması için İstanbul’a taşınma kararı aldı. Cumhuriyet yeni ilan edilmişti. Şehzadebaşı ile Süleymaniye arasındaki Kirazlı Mescit sokağındaki 7 numaralı eve taşındılar.

On yedi yaşlarında olan Sait İstanbul Lisesi’ne yazdırıldı. “Alemdağ’da Var Bir Yılan” isimli hikayesinde okulu kısaca şöyle anlatır; Sait Faik Abasıyanık Hayatı

ALEMDAĞ’DA VAR BİR YILAN

“Günlerden cuma. Mektep tatil. Kirazlı Mescit sokağında oturuyoruz. Ben on yedi yaşlarındayım. Münir Paşa konağının çam ağacını hatırlıyorum. Lisenin bahçesindeki büyük çam ağacı bir yangında yanmış olabilir.

Münir Paşa konağının yağlı boya tavanları çoktan duman ve kül olmuştur. Tahtakuruları da yanmıştır. Yatağım, yorganım, göz yaşım yanmıştır. Yapraklarını kışın dökmeyen ağaçlar yanmıştır. Anılar, anılar yanmıştır. Yanmış Oğlu yanmıştır. Beni bugüne getiren kitaplar yanmıştır.”

Elbette, aşağıda metni paragraflara ayırarak düzeltilmiş haliyle bulabilirsiniz:

SON YILLARI

Son yıllarda, hastalığın etkisiyle, çok sinirli ve adeta İstanbul’u sevmez olmuştu. Makbule Hanım son hallerini hiç beğenmiyordu. Siroz için tedavi gören oğlu iyileşmiyordu. Karamsarlığı ve gelecek umudunu yitirmesi hastalığın seyrini kötüleştiriyordu.

Bir gün yolda Nurullah Ataç ile karşılaştı. Birbirlerine hatır sordular. Ataç onun ‘dudaklarının kupkuru, büsbütün incelmiş, benzini sapsarı’ gördüğünü söylemişti.

İstanbul’da yağmurlar başlamıştı. Sait Faik nisan başında Burgazada’ya döndü. Ağzından kan gelmeye devam ediyordu. 10 Nisan günü arkadaşlarıyla buluşmaya gitti. Orada Mengü Ertel, Özdemir Asaf, Ayfer Feray ile karşılaştı, bir film şirketi kurmak istiyorlardı.

Sait Faik de üç tane öyküsünü senaryolaştıracaktı. Sait öyküleri senaryolaştırmada yorgun düştü, hastalık tekrar nüksetti. Yemek borusu kanıyordu. Beş gün süreyle kan verildi. Yakınındakiler çok çırpındılar, ama onu kurtaramadılar.

5 Mayıs 1954 tarihinde kriz geçirdi ve Marmara Kliniğine kaldırıldı. Siroz nedeniyle olan kanamadan kurtarılamamıştı. 10 Mayıs’ı 11 Mayıs’a bağlayan gece öldü. 12 Mayıs günü, dinmeyen bir yağmur altında Şişli Camisi’nden alınan tabutu Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi. Mezar taşının üzerinde;

SAİT FAİK ABASIYANIK 11-5-1954

MAKBULE ABASIYANIK 21-1-1963

Bu mezar şükran hatırası olarak Darüşşafaka Cemiyetince yaptırılmıştır.

Sait Faik Abasıyanık Müzesi

ünlü Türk yazarı Sait Faik Abasıyanık’ın anısını yaşatmak amacıyla kurulmuş bir müzedir. İstanbul’un Burgazada adlı semtinde yer alır ve yazarın hayatına, eserlerine ve sanatsal mirasına adanmıştır. İşte müze hakkında bilmeniz gereken bazı temel bilgiler:

  1. Konum: Sait Faik Abasıyanık Müzesi, İstanbul’un Adalar ilçesine bağlı Burgazada’da bulunmaktadır. Burgazada, İstanbul’un adalarından biridir ve Sait Faik’in yaşamının önemli bir parçası olmuştur.
  2. Açılış Tarihi: Müze, 2007 yılında ziyarete açılmıştır. Yazarın doğduğu ev, müze olarak düzenlenmiştir.
  3. Müzenin Amacı: Müze, Sait Faik Abasıyanık’ın yaşamını, eserlerini ve sanatsal mirasını gelecek nesillere aktarmayı amaçlar. Ziyaretçilere yazarın yaşamı, eserleri, yazma süreci ve sanatsal etkileri hakkında bilgi verir.
  4. Koleksiyon: Müzede, yazarın kişisel eşyaları, el yazmaları, fotoğrafları ve diğer kişisel belgeler gibi çeşitli öğeler sergilenir. Ayrıca Sait Faik’in yaşamını ve eserlerini anlatan sergiler de bulunabilir.
  5. Etkinlikler: Müze, Sait Faik Abasıyanık’ın doğum günü gibi özel günlerde etkinlikler düzenleyebilir. Ayrıca yazarın eserlerine ve sanatına adanmış etkinlikler ve sergiler de olabilir.
  6. Ziyaret Bilgileri: Müze genellikle belirli gün ve saatlerde ziyarete açıktır. Ziyaretçilerin müzenin resmi web sitesinden veya iletişim bilgilerinden bilgi alarak ziyaret saatlerini öğrenmeleri önerilir.

Sait Faik Abasıyanık Müzesi’nde genellikle şu türden öğeler sergilenir:

  1. Kişisel Eşyalar: Yazarın günlük hayatında kullandığı kişisel eşyalar, örneğin giysiler, takılar, şapkalar gibi eşyalar müzede sergilenebilir.
  2. El Yazmaları ve Notlar: Sait Faik’in el yazmaları, notları, taslakları ve yazma sürecine dair belgeler müzede yer alabilir. Bu, yazarın eserlerini nasıl oluşturduğuna dair önemli bir bakış sunar.
  3. Fotograf ve Resimler: Yazarın yaşamına dair fotoğraflar, aile albümlerinden kesitler ve portreler müzede sergilenebilir.
  4. Belgeler ve Mektuplar: Kişisel mektuplar, yazışmalar ve diğer belgeler, Sait Faik’in iletişimini ve dönemindeki sosyal bağlarını gösterir.
  5. Eserler ve Yayınlar: Sait Faik’in yayınlanmış eserlerinin baskıları, kitapları ve dergilerdeki yazıları müzede sergilenebilir. Ayrıca, yazarın el yazması eserlerinin reproduksiyonları da olabilir.
  6. Sanat Sergileri ve Daimi Sergiler: Bazı müzelerde, yazarın yaşamı, eserleri ve dönemi hakkında geçici sergiler düzenlenebilir. Ayrıca, Sait Faik Abasıyanık’ın kalıcı koleksiyonları da müzede bulunabilir.
  7. Multimedya İçerikler: Bazı müzelerde, Sait Faik’in ses kayıtları, röportajları, belgeselleri veya diğer multimedya içerikleri de ziyaretçilere sunulabilir.
  8. Etkinlikler ve Programlar: Bazı zamanlarda müzede, Sait Faik Abasıyanık’ın yaşamı ve eserleri hakkında etkinlikler, seminerler, konferanslar veya atölye çalışmaları düzenlenebilir.

Sait Faik Abasıyanık Müzesi, yazarın mirasını yaşatmak ve onun edebi katkılarını gelecek nesillere aktarmak için önemli bir kültürel merkezdir. Müzeyi ziyaret edenler, Sait Faik’in hayatına ve edebi dünyasına daha yakından dokunma fırsatı bulurlar.

Sait Faik Abasıyanık’ın eserlerinin listesi:

  1. Semaver (1936): İlk öykü kitabıdır. Bu kitapta Sait Faik’in gençlik yıllarında yazdığı öyküler yer alır. Eserde, deniz, balıkçılık, doğa gibi temalar işlenir.
  2. Lüzumsuz Adam (1951): Sait Faik’in en ünlü eserlerinden biridir. Bu kitapta, yazarın İstanbul’da yaşadığı dönemin insanları ve yaşamı hakkında duygusal ve melankolik öyküler bulunur.
  3. Sarnıç (1952): Bu kitap, Lüzumsuz Adam’ın devamı niteliğindedir. İlk kitaptaki karakterlerin yaşamlarına devam eden öyküler içerir.
  4. Mahkeme Kapısı (1953): Bu kitapta da Sait Faik’in özgün üslubuyla yazılmış hikayeler bulunur. İnsan ilişkileri, şehir yaşamı ve doğa temaları işlenir.
  5. Şahmerdan (1953): Bu kitapta da yine İstanbul ve İstanbulluların yaşamlarına odaklanılır. Sait Faik’in insan psikolojisini derinlemesine anlatma yeteneği ön plana çıkar.
  6. Az Şekerli (1954): Bu kitap, Sait Faik’in son dönem öykülerini içerir. Yazarın ölümünden önce yayımlanan son eseridir.

Bu eserler Sait Faik Abasıyanık’ın yayımlanmış öykü kitaplarıdır. Her biri Türk hikayeciliğinde önemli bir yere sahip olan bu eserler, yazarın duygusal derinliği, insan ilişkilerini anlatma becerisi ve doğaya olan sevgisi ile bilinir.

Sait Faik Abasıyanık’ın aldığı ödüller

  1. 1944 – Şiir ve Hikâye Yarışması Birincilik Ödülü:
    • Ödülün Tanımı: Bu ödül, Sait Faik’in yazdığı şiir veya hikayenin belirli bir yarışmada birincilik kazanmasını onurlandırır. Detaylar verilmediği için daha fazla bilgi bulunmamaktadır.
  2. 1951 – Türk Dil Kurumu Hikaye Ödülü:
    • Ödülün Tanımı: Türk Dil Kurumu tarafından her yıl verilen bu ödül, Türk hikayeciliğine önemli katkılar sağlamış yazarları ödüllendirir.
  3. 1952 – Varlık Ödülü:
    • Ödülün Tanımı: Varlık Dergisi tarafından her yıl verilen bu ödül, edebiyat alanında öne çıkan eserleri ödüllendirir.
  4. 1953 – Türk Dil Kurumu Roman Ödülü:
    • Ödülün Tanımı: Türk Dil Kurumu tarafından her yıl verilen bu ödül, Türk romancılarına verilir.

Bu ödüller, Sait Faik Abasıyanık’ın edebi yeteneklerinin ve katkılarının tanınması için verilmiş olan prestijli ödüllerdir.

Sait Faik Abasıyanık hayatı konulu biyografiyi okudunuz, Yorumlarınız bizim için Çok önemli…


İlgi Çekici Biyografiler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.