Marcus Tullius Cicero kimdir, Bir hatip, yazar, filozof ve hukuk adamı olduğu kadar iyi de bir politikacı olarak Cicero, onurlu kalmanın hayli zor olduğu, Roma İmparatorluğu’ nun en sancılı zamanlarında Cumhuriyet’ ten İmparatorluğa geçiş sürecinde yaşamış ve bütün bunlar olurken, en büyük aktörlerden biri olarak yer almıştır.
Marcus Tullius Cicero Kimdir?
Bir hatip, yazar, filozof ve hukuk adamı olduğu kadar iyi de bir politikacı olarak Cicero, onurlu kalmanın hayli zor olduğu, Roma İmparatorluğu’ nun en sancılı zamanlarında Cumhuriyet’ ten İmparatorluğa geçiş sürecinde yaşamış ve bütün bunlar olurken, en büyük aktörlerden biri olarak yer almıştır.
Kimse için öyle kolay methiyeler düzmediğini bildiğimiz, kalemi sert Catullus, yukarıdaki dizelerde görüldüğü üzre, ona gayet istisnai bir rol biçmiş.
Üzerine yapılan tartışmalar içerisinde, temkinli hareket ederek (çünkü gayet zor bir geçiş döneminde yaşamıştır) ona layık olduğu yeri açmak bizim de ödevimizdir.
Sert politik değişimlerin yaşandığı, “vatan kurtarıcı” ilan edilen bir kişinin çok kısa bir süre içerisinde ve dengeler değişir değişmez “vatan haini” ilan edilip öldürülebildiği kaygan bir zeminde, Cicero yine de, tarihi kaynakların erdemleri üzerinde uzlaştığı bir karakterdir.
Üstelik Cicero’ nun hatip, yazar veya filozof niteliklerinden bahsedecek olursak her bir başlığın altında yeni ve daha büyük parantezler açmak zorunda kalacağız.
64 yıllık, sıra dışı bir yaşama sahip olan Cicero, MÖ. 3 Ocak 106 tarihinde soylu bir annenin evladı olarak dünyaya geldi. Babası hakkında ise hemen hemen hiçbir bilgi yoktur.
Asıl ismi Marcus Tullius olan filozof, aile büyüklerinden birinin burnunun ucundaki şişlik sebebiyle “nohut” anlamına gelen “Cicero” ismiyle anılmaya başlamış olmasından beri, kendisinden önceki aile bireyleri gibi o da bu ismi onurla taşımaya devam etmiştir.
Plutharkos, Cicero doğmadan önce sütninesinin gördüğü bir hayaletin, kendisine doğan çocuğun Roma’ ya büyük yararları dokunacak biri olacağını söylediğini aktarır.
Öğrenmeye susamış bir çocukluk geçiren Cicero, parlak bir öğrencilik hayatı geçirmiş, küçük yaştan itibaren arkadaşları arasında saygınlık kazanmış biri olarak dikkat çekmiştir. Arkadaşları bunun bir göstergesi olarak birlikte yürürlerken daima onu ortalarına alırlarmış.
Zamanının önemli filozof ve hukukçularından dersler almıştır. Akademia’ lı Philon, Atina’ lı Antiokhos, Apollonios, bu hocaların başında gelir.
Atina’ dan Roma’ ya dönmeden önce de Dephoi’ den bir kehanet aldığı, “en büyük şerefe nasıl ulaşabileceği” sorusuna, “hayatına rehber olarak halkı değil de kendi ruhunu aldığında” cevabının verildiği aktarılır.
Cicero, savaşı sevmez ve kısa süreli bir askerlik hayatına karşın sonunda kendisi için hukuk yolunda karar kılar. Çok kısa zaman içinde edindiği başarılarla adından sıkça söz ettirir.
Zira bunun için uzun süreli felsefe, hitabet, hukuk ve tarih dersleri alarak iyi bir hazırlık dönemi geçirmiştir. Roma’ nın farklı bölgelerinde aldığı görevler ve üstlendiği davalarda elde ettiği başarılar neticesinde kitlelerin ilgisini ve saygısını kazanmış, kısa sürede evi büyük devlet adamlarının ki kadar çok ziyaret edilir olmuştu.
M.Ö. 63 yılında, Sulla’ nın diktatörlüğünün tehdidinden sıyrılmaya çalışan Roma’ nın konsülü seçildi. Bu zaferi, Sulla’ nın adamlarından olan Catilina’ ya karşı kazanmış ve daha sonra Catilina’ nın başlatacağı isyanı haber alarak, senatoyu bu konuda uyarmış, senato karşısında Catilina’ nın savunmasını almış ve bu sürecin sonunda Catilina’ nın etkisiz hale getirilmesini sağlayarak, kimseye verilmemiş bir şerefin sahibi olmuştur : “Vatanın Kurtarıcısı”.
Önce diktatör Sulla’ ya, sonra da Gaius Lulius Caesar’ a karşı Pompeus’ u savunmuş fakat Pompeus’ un öldürülmesinden sonra Caesar’ la ilişkilerini düzeltmiş olmasına rağmen, kendini felsefe çalışmaya vermiştir.
Bu karışık dönemin neticesinde Caesar’ da öldürülmüş ve birden Cicero, Roma’ nın en etkili kişilerinden birine dönüşmüştür. O, Marcus Antonius’ u bir tehdit olarak görüyor ve ona karşı Caesar’ ın veliahtı Octavianus’ u destekliyordu.
Çünkü Plutharkos’ a göre Cicero, henüz Pompeus ve Caesar hayattayken bir rüya görmüştü. Rüyasında Jupiter, içlerinden birini Roma imparatoru olarak görmek istediği için çocukları Capitolium’ a çağırır.
Tüm çocuklar önünden geçerken, onları tek tek sinirle uzaklaştırır fakat Octavianus karşısına gelince ona elini uzatır.
Cicero, daha önce hiç görmemiş olduğu bu çocuğu ertesi gün tesadüf eseri Mars Meydanı’ nda görünce, kim olduğunu sorar ve onun Caesar’ ın yeğeni Octavianus olduğunu öğrenir.
Cicero bu genci, Antonius’ a karşı destekler ve bu kendisine ağır bir bedele mal olur. Antonius ile Octavianus uzlaşmaya varırlar ve nefret ettiği Cicero’ yu öldürmek isteyen Antonius, iki günün sonunda Octavianus’ u çaresiz bırakmış ve Cicero’ nun ölümü konusunda mutabakata varmışlardır.
Cicero, kaçmaya çalışırken başı ve elleri kesilerek öldürülür fakat rüyasına uygun olarak bir süre sonra Antonius’ u yenilgiye uğratan Octavianus, Caesar’ lık unvanını elde eder.
Bunca karışıklığın yaşandığı bir zamanda, erdemlerini korumayı başarmış, değerli bir siyasi aktördü, Cicero. Erdemlerini asla kılıcın gücüne boyun eğdirmemişti.
Bir Edebiyatçı Olarak Cicero
Bir edebiyatçı olarak Cicero’ nun önemi yalnız bu kadarla da sınırlı değildir. Plutarkhos, onun Roma’ nın kendisinden sonra gelenlerin de seviyesine ulaşamadığı en iyi şairi olduğunu söyler. Yunanca yazılmış birkaç önemli tragedyayı da ustalıkla Latinceye çevirmiştir.
Bir Hatip olarak Cicero
Onun belki de en önemli yönü hatipliği idi. Başlangıçta telaffuz ve beden dili ile ilgili sorunlar yaşayan Cicero, azimli çalışmasının sonucu olarak ününü hitabeti sayesinde kazannuş ve başarılarını da yine bu sayede arttırmıştır.
Hitabetindeki akıcılığı ifade etmek üzere anlatılan pek çok hikâye vardır. Kalabalık halk kitleleri üzerinde de bu sanatını aynı ustalık ve başarıyla kullanmış, birkaç kez çok güçlü tepki noktalarına ulaşan halkı bu yeteneği sayesinde yatıştırmayı başarmıştır.
Bir Hukukçu Olarak Cicero
Kendine yetecek kadar az bir geliri olmasına rağmen savunduğu kişilerden ne ücret ne de hediye kabul etmemesi ona duyulan hayranlığı arttırmıştır. Üstelik çok sonraları, avukatlara hediye verilmesini yasaklayan değişikliğin altında da bizzat Cicero’ nun imzası olacaktır.
Güçlü hitabeti, akıcı üslubu, bir konuyu ele alışındaki bütünlüğü ve kendinden eminliğiyle Cicero, tarihin gördüğü en büyük savunuculardandır. Cicero bir avukat olarak, herkesin çekinerek yaklaştığı davalara girmiş, savunmaktan korktukları insanları, büyük bir azimle savunmuştur.
Bir Tarihçi Olarak Cicero
Cicero, doğrudan tarihi bir eser kaleme almamış olmasına karşın, söylevleri ve mektuplarıyla tarihe ışık tutan karakterinin yanı sıra pek çok felsefi diyaloğunda tarih yazımı konusunu ele almış olması dolayısıyla, bir tarih felsefecisidir.
Cicero, aynı zamanda tarihi bir çeşit hitabet olarak görüyor ve tarihin retoriğe çok şey borçlu olduğunu belirtiyordu. Bir hatibin tarihi bilgiye hakim ve onun aktarıcısı olması gerektiğini sıklıkla belirtmiştir.
Bir Filozof Olarak Cicero
Hayatının ilk dönemlerinde Yunanistan yarımadasında eğitimler alan ve hocalarının takdirini kazanan Cicero’ ya zaman zaman “Hellas” lakabıyla seslenilmekteydi. Bu lakap, aşağılamak için kullanılırdı. Çünkü o dönemlerde, Roma-Yunan karşıtlığı oluşmuş durumdaydı.
Artık eski günlerinden çok uzakta olan Yunan felsefesi, pratik eğilimlere sahip Romalılara neredeyse hiçbir şey ifade etmiyordu. Roma’ daki genel yozlaşmanın yanı sıra bu zıtlık, Roma’ mn sırtındaki kamburu büyütüyordu.
Tüm bu karşıtlığa rağmen Latinceyle felsefe yapılamayacağı, felsefenin de Yunanlıların da, işlevsiz uğraşları olduğu gibi birtakım düşünceleri değiştirmesi bakımından Cicero’ nun inanılmaz bir katkısı olmuştur.
Onun hikayesi, filozoflara yaraşır bir hikayedir.
“Yarınlar yorgun ve bezgin kimselere değil, rahatını terk edebilen gayreffi insanlara aittir.” — Cicero
Marcus Tullius Cicero Kimdir, Biyografi Tanıtımımızın Sonuna geldik, Yorumlarınız Bizim için çok değerli.